Salı, Ekim 05, 2010

anımsamalar: "soğuk bir gazoz ister misin yavrum?"


bu aralar çeşitli vesilelerle nuri alço'nun kulaklarını çınlatıyoruz.nuri alço olmak üzerine fikir alıştırmaları yapıyoruz.bu vesileyle yaptıkları seksenli yıllar esprileriyle konuyu gündeme getiren, çok değerli dostlarıma da da burada teşekkür etmeliyim.

bir yardımcı karakter rolü olmaktan, giderek popüler kültürün yeniden kendisini -başka bir düzlemde - keşfiyle rol çalmaya başlayan; 80'li yılların o kendine has ve geri gelmemesini dilediğimiz estetiğinin belki de kişiliğe bürünmüş hali: nuri alço...bazen o tarihlerde çektirdiğimiz fotoğrafları yakmak isteyecek kadar zevksizliğin mutlak egemenliğindeki yılların anti-kahramanı...

beyaz takım elbiseler ( muhakkak vatkalı olacak ) beyaz kösele ayakkabılar, ipek röpdoşambrlar, kristal viski kadehleri, yakası açık ipek gömleğin içinden fışkırmış (sarı) bir tutam göğüs kılı, bu kılların üzerinde uzanıp giden altın bir kolye; seyrek ama itinayla kabartılmış sarı saçlar ( ananelerin ilenirken kullandığı "sarı çiyan!" vurgusu kesin bir nefret içerir ) , "manda kasa" mercedes; ama hepsinin ötesinde rafine olmaya çabalarken yalnızca görgüsüzlüğünü faş eden bir kötülük sembolü.

yine de onu farklı kılan, ne klasik bir kötüye yakışmayan kırmızı elma yanakları ne de maiyetindeki ucuz katiller sürüsüne zaman zaman verdiği görgü dersleri...onu farklı kılan, genellikle emprovize suç işlenen bir coğrafyada, özellikle bir ( malum ) konuya odaklanarak taammüden suç işlemesidir.bu uğurda incelikli planlar yapması, her zaman tedarikli olması ( çekmecesi türlü uyku haplarıyla doludur ) avını izleyen sabırlı bir yırtıcı gibi beklemeyi bilmesi, eninde ve sonunda kaba kuvvete başvurmadan kurbanını o türko-barok yatakta baygın ele geçirmesidir.

gelgelelim 80 ler geride kaldı ve post-modern zamanlar bir kült figür olarak nuri alço'yu yeniden keşfetmenin tadını çıkarmaya başladı.önce 4-5 yıl önce kendilerine NARO ( nuri alço revival organisation ) adını veren bir muhalif örgütlenme, tüm ülkede ve hatta giderek tüm dünyada duvarlara nuri alço'nun adını yazmaya başladılar. seçilen ismin saçmalığı o kadar kesin ve doğruydu ki, nuri alço yeniden kollektif belleklerimizde kendine geniş bir yer buldu. bu arada bir mafya babasının adamlarınca acımasız bir biçimde dövüldü, magazin basınında yeniden yer bulmanın tadını çıkardı; son olarak da röpdoşambrı ve viskisiyle , züppe özel üniversitelerin partilerinde DJ lik yaparken görüldü.

kısacası, kurt kocayınca kuzuların maskarası oldu.

sonunda,nuri alço'nun ( bile ) gazozuna uyku hapı attılar ve bu halini kamuya teşhir etmekten hiç utanmadılar.

düşünün, öyle bir çağda yaşıyoruz ki; sonunda, nuri alço'yu ( bile ) kirlettiler..



*bu yazıyı yazalı bir kaç yıl olmuş.yazıdan hemen sonra ironik biçimde, yemekli bir toplantıda bize katılan alço ile bir gece geçirdim.yanımdakilerin çoğu, tıpkı yazdığım gibi ona "kocamış kurt" muamelesi yapmakta beis görmedi.gelgelelim, belki de öngördüğüm üzere, onun da bundan şikayeti yoktu: sanırım, şöhret böyle bir şey: kaybedip yeniden bulduğunuzda iyice sömürmek istiyorsunuz.
ilerleyen saatlerde bir "eller havaya" mekanında -gürültünün elverdiğince- konuyu üstteki yazıya getirdim.daha çok susarak çok şey anlattı- ya da ben çok şey anladığımı düşünmek istedim:bunu hala bilmiyorum...

İzleyiciler

Hakkımda

Fotoğrafım
Türkiye
"verba volant, scripta manent..."