Pazartesi, Mayıs 10, 2010

aliş sebebiyle yeniden: define(m)


tanya'ya...ve ersin'e... (ve artık, bir de aliş'e)

yüzünün yarısını kapsayan bir deri bantı ve kesik bacağını yere bitiştiren bir tahta parçasını imitasyon organ olarak kullanan korsanlar gibi, kendi define(leri)mi gömdüm hep ben. tüm o savaşların kanlı anısı olarak eksilse de organlarım, yüreğimi imitasyonuyla hiç değiştirmedim...
yıllar içinde, şarapların testiyle içildiği tekinsiz liman meyhanelerinde, eskimiş parşömenlere çiziktirilmiş define haritalarım elden ele gezerken; bütün o değerli şeylerin benden alınamayacağını bilmenin rahatlığı içindeydim hep.

çünkü, ancak kalbimin pusulasını kullanarak bulabilirsiniz onları...

yıllar ve yıllar sonra, gömdüğüm define sandıklarından birinin başındayım şimdi, belki masif gövdesi zaman tarafından imzalanmış ( ama ne yalan söylemeli , bu ona ayrı bir güzellik katmış ) ama içindekiler hep aynı : şu köşedeki yakut kahkaha hala aynı mesela, ya da pırlanta gibi parlayan şu cin bakış...altın kalp, sandığı gömdüğüm ilk günkü gibi duruyor, zümrüt zeka da öyle. yaşama sevinci elmas bir broştur hep, göğsün sol tarafına tutturulan...

hazine, gerçekten hazineyse eğer, hep değerlidir içindeki mücevherler...

ama, yine de şaşırtıcı bir bir tarafı var başında durduğum sandığın:sandığı gömerken şu küçük, güzel taşı koyduğumu anımsamıyorum ya da şu güngörmüş safiri. oysa ne kadar güzeller. safir taş , başka türlü bir huzur duygusu veriyor. ona bakarken yumuşak bir ayna tutuyor bana: kendi değerime bakmamı sağlayan...
sanki, birisi beni ödüllendirmek istemiş, yıllar süren sabrımın erdemi yüzünden. definem kendini ve beni çoğaltmış: uzun zaman sonra kavuştuğum define, onu gizlediğim günden de zengin kılıyor beni.
şimdi, artık, bunu kutlamak için kendime mahsus kutlama törenimi başlatabilirim:

define sandığımla beraber (yeniden) deli dansı yapabilirim...


* bu yazıyı, yaklaşık iki yıl önce, tanya ve hoca için yazmıştım. geçen iki yılda, definem değerinden hiç kaybetmedi: aksine,daha da kıymetlendi insani değerlerdeki enflasyona inat.çok zaman geçirdim define odasında: insanın güzel bir kalpten gözü kamaşır mı? kamaşırmış demek,iyice hatırladım oradayken.
o safir taşıysa, olanca sabrıyla çoğu zaman deniz feneri gibiydi kendimi kaybetmeyi becerdiğim dalgaların arasında.tanya ile ersin, benim ömrümde gördüğüm en şahane çift olsa gerek: bazen, aşka olan inancımı sadece onlara bakıp koruduğum oldu.şimdi, defineye bir küçük elmas parçası katıldı: canımız alişimiz...
uzun, sağlıklı ve mutlu bir gelecekleri olsun beraberce; beraberce yiyip içelim yine, yine bol kahkahalı sohbetler ederken, ersin'le "dümenden polemikler" yapıp, tatlı tatlı atışalım.yine pusulam şaştığımda dönüp bakacağım nirengi noktam olsunlar ama pusulam da şaşmasın benim. aliş büyüsün de, sevgili annesiyle birlikte "emeksiz dayı"sı "deli dansı" öğretsin ona.
define, bu korsan ruhun hep yanında olsun...
kalplerinden öpüyorum üçünü de tüm sevgimle...


** tanya, aliş ve beni; aliş'in geldiği gün sevgili alara fotoğrafladı, kadıköy şifa yurdu'nda...

Cuma, Mayıs 07, 2010

derinlik sarhoşluğu


bugünlerde kendimden geçerek kendime gelme çalışmaları yapıyorum. bu çalışmalar hatırı sayılır bir alkol müteahhitliği, kırık kalpler, zedelenmiş bir omuz ve ciddi bir kanamayla sonuçlandı: manevi olarak da...
sanırım dibi arıyorum, şu klişe cümledeki gibi ( ki bir şey klişe olmuşsa doğruluk payı yüksektir ) dibe vurup, dipten güç alarak yükselmek istiyorum belki de... ama benim yeni farkettiğim çok derin sularda yüzdüğüm, ne kadar da açılmışım farkında olmadan.
dibe doğru indikçe, aslında yükseldiğimi düşüneceğim. derinlik sarhoşluğu başlayacak giderek. ve nihayet dibi bulduğumda, "le grand bleu" deki gibi, kendimi, artık balık zannedeceğim...
hep dipte kalmak isteyeceğim: aslında istediğimden değil:

balığın doğası bu olduğundan...

İzleyiciler

Hakkımda

Fotoğrafım
Türkiye
"verba volant, scripta manent..."