Acaba ?
4 gün önce
"verba volant; scripta manent..."
bir süredir malum kaburga hadisesi nedeniyle ,çoğunlukla evdeyim. bu arada, seyretmeyi kafama koyup, bir türlü fırsat bulamadığım filmleri de izliyorum. iki yıl önce tam sinemanın kapısından döndüğüm, "eternal sunshine of spotless mind" ın yönetmeni michel gondry'nin "the science of sleep" i de bu filmlerden biriydi. "eternal.." a göre çok daha naiv, ama bir o kadar ruha dokunan bir film bu. nedense kahramanla çok özdeşleştirdim kendimi... rüya ile gerçeği ayırdemedeyen bir karakter olmasından belki...
ama, hepsinden ötesi, filmin bütününe yayılan bir duygu var ki... bir an kahkaha atmak isterken hemen peşinden hüzünleniveriyorsunuz ve bunlar o kadar iç içe geçiyor ki hisleriniz de uykuyla uyanıklık arasındaki o an gibi belirsizleşiyor...
oyunculuklar harika, animasyon bölümler harika...
hele bazı diyaloglar var , onlar özellikle harika...bir tanesi, gülümsememi bir anda dondurup, gözlerimi doldurmaya yetti:
stephanie - why me?
stephane - because everyone else is boring.
gerçekten de, öyle değil midir ama?..
"(resmi) flu çektim çünkü kalbim nesneleri ve hadiseleri olanca netliğiyle göremeyecek kadar hassas..."
bu cümleyi, hem de farkında olmadan şakalaşırken kurmuşum: insan nasıl şaka yaparken böyle bir cümle refleks gibi aklına düşer, neden sonra bunu düşünmeyi akıl edebildim...
yıllar ve yıllar önce, kendimle çok amansız ( ve bir o kadar nedensiz ) bir hesaplaşma sürecindeyken, bir tür gri ışıkla besleniyordum sanırım. "depresif florasan grisi" diyebileceğimiz bu ışığın, aslında beni nasıl zehirlediğini, bu zehrin yıllar sonra bile yan etkilerinin ortaya çıkabileceğini hesaplayamıyor insan o dönemlerde...
sonra, işte böyle beklemediğiniz bir anda ortaya çıkıyor bu yan etkiler: son derece neşeli hatta geyiksel bir düzlemde bile kurduğunuz cümleler, özene bezene yazılmış bir intihar mektubundan parçaları andırıyor. daha önce de yazmıştım, "artık ağlak ve muğlak şeyler yazmak istemiyorum" diye... ama, ne yaparsam yapayım, o gri ışık içimde bir yerlerde kalmış demek ki... o yüzden , biraz onun kalıcılığını kabullenmeli, biraz da onunla dalga geçmeliyim sanırım. gri ışıkla beslenen o genç adamı sevdiğim kadar, onunla dalga geçmeyi de öğrenmeliyim. sanırım o zaman gerçekten o genç adamın yaşadıklarının bir anlamı olacak.
o zaman o genç adam bir erkek olacak...
post scriptum: flu fotoğrafları gerçekten de çok severim...



